İnsan
ve ötesi

Giriş

Yer yüzünde Allah in halifesi olmayı başarmış.

Rabbinin keremi ile sorumluluğunu bilip, yaşamını bu şuur ile sürdürmüş ve imtihanı bitirip huzura alnı ak çıkanlardan olmaktır gorevimiz.

Her insan kendi hayatını ve tercihlerini yaşar. Kendine verilen hayat hakkı süresince özgürdür, iyilik veya kötülük her ne isterse yapar veya yapmaya çalışır. Kiminde muktedir olur, kiminde olamaz.

 

Bu hayat süresince iyi ve kötü anları olur, hepsi kendi eliyle kazanıp kaybetikleridir.

Kendi hür iradesinin sonuçlarıdır. O ne istemiş ise, rabbi onu yaratmıştır.

En nihayet yeryüzündeki hayat enerjisi biter, mevcudatinin hesap ve bedel zamanı gelir.

Kendine verilen ilahi ikramin, ömür diye adlandirilan zamanin hesabını, tek tek verir, istese de istemese de.

 

Bir damla sudan yaratılan, lakin kendine sonsuz ilahi niğmetler, kudretler sunulan insan isimli bu aciz yaratık.



                

Öyle bir haber ki !

Sizi anlatir, sizden daha iyi.

İçinde kurtuluş bilgileriniz, var oluş sebepleriniz, nasılınız, niçininiz hep onda.

Var olduğunu bildiğiniz, bileceğiniz tüm zemin, zaman ve eşyanın ana fikirleri onda.

İhtiyaçlarınızı sizden iyi bilip önceden bildiren, zararınıza olacak hususları ihtiva eden,

geçmişten örneklerle size öğüt veren, gelecekten ip uçları ile de hayatınızı kolaylaştıran.

İhtiyaç anında nerelerden yardım alacağınızı ve nasıl yardım talep edeceğinizi anlatan.

Ayrıca, size özel bu habere itibar ettiğinizde, ikramlarda bulunulacağı bildirilen.

Bu itibarınızla aynı zamanda hayatınızın zevkli ve kolay kılınacağını ifade eden.

Bu habere itibar etmemeniz durumunda ise, içinde bulunduğunuz hayatta sıkıntıya düşeceğinizi, ayrıca bu sıkıntıların neler olabilecegini bildiren. Bu haberi yalanlamanız durumunda ise cezalandırılacağınızı bildiren.

 

Saymakla bitirilemiyecek birçok haberi daha ihtiva eden, insana özel bu mesaj, aynı zamanda da çok açık, net ve anlaşılır olsun.

Şu sonsuz evrende, kısacık hayatı ve zayıf bedeni ile var edilen insanı, kainatın efendisi yapacak, muazzam bir ilahi rehberdir bu haberler.

Bu ilahi mesajlar insana ilk indiğinde, fıtratı bozulmamış bilgi sahipleri, çok mücadele vermiş. İnsanlıkta yaratılış gayesine uygun şekillenmeye başlamıştır. Ancak bir zaman sonra, kimi ihtiraslarından, kimi bilgisizliğinden, kimi bilerek iblisliğinden, bu ilahi mesajı anlayamamış ya da yanlış anlatmış.

İçimizden çıkan bu adem evlatları, ilahi haberleri kendi başımıza anlıyamıyacağımızı, bizi yaratan, görevlendiren, her daim kontrol altında tutan Allah tarafından gönderilen bu haberleri anlamak ve yaşamak için onlara muhtaç olduğumuzu söylemeye baslamislardir.

Hatta bu ilahi haberlerin içinden kendilerine destek yapabilecekleri kelimeler seçip, eğip bükerek insanlara delil diye sunmuşlardır maalesef. Oysa bu hem imkansız hem de anlamsızdır. Böyle bir idrak ilahi mesajları muhatapsız bırakır.

Bu ilahi haberler tum insanlik icin ogut ve rehper degil midir?

Mesajlarin icinde ve elciler vasitasi ile bunun boyle oldugu defalarca belirtilmiyor mu?

Tüm insanlığa gönderilen haberin, insan tarafından anlaşılamayacak vasıfta olması mümkünmüdür?

Haberi anlamıyan insan, onu ciddiye alir, inanır, hayatına uygular mı ?

Oysa butun ilahi haberler, ilk andan son ana kadar var olmuş ve olacak tüm insanlığadır.

Hepsinin idrak edebileceği kadar açık, net ve aydınlıktır.

Kamer suresi 17,22,32,40 ayetleri bu durumu ardı ardına ifadelendirmektedir.

// Kur an ı müyesser kıldık (kolay ulaşılan) idrak etmeniz, öğüt almanız için.//

 

Zamanimizda tüm ilahi mesajlar ve elçilerin öğrettikleri öyle bir hal almıştır ki,

her şey imtiyazlı bir kesimin elindedir. Hayatı onlar anlar, anlatır olmuş, onların haricindekilere bu ilahi mesajlar kapalıdır, anlaşılamazdır. Sanki sadece onlardir Allah ın muhatabı. Onlardır insanlık ile yaratan arasındaki tercüman.

Bu durumun sonunda görün ki, hayatın her yönüne bakan, insanlık için rehber olduğu ifade edilen mesajlar anlasilamaz ve ilahi kanunlarla bile uyuşamaz olmuş durumdadır.

Kimin eliyle olmuştur bu durum?

İşte bu, ilim sahipleri olduklarını iddia eden ve akıllarını kullanmak için uğraşmayan, kendini zorlamayan, zahmete katlanmayan insanlar eliyle.

Ilahi mesajlarin sonuncusu olan Kuran in insan adli yaratiga verdigi ilk mesaj cok enteresandir.

OKU !

Bu haber seni yaratan ve sana görev yükleyen, sonra da seni bu hayatın içindeki yaşantına göre değerlendirecek olan, alemlerin rabbi ALLAH tandır.

İşte bundandır ki ! Mesajı kim okursa anlar.

İster çoban, ister bakan. İster alim, ister zalim. İster dişi, ister erkek.

Bu ilahi mesajı anlaması için gereken tüm melekeler öz benliğinde mevcuttur.

Yeterki istesin, düşünsün ve rabbinden talep etsin.

İnsan elinde tuttuğu bu muazzam rehperin farkında değildir. Bu ilgisiz kendi başına kalmışlık ile adeta kör dövüşü yaparcasına, yeryüzünü fesada boğmakta, bozgunculuk çıkarmakta, azıp şımarmaktadır. Bu durum onu felakete sürüklemektedir farkında değildir.

Ey adem! Ey insan!

Kurtuluşu, huzuru bulmanın tek yolu, kainat içinde söz sahibi olmanın, Allah ın halifesi ( tanrinin golgesi ) olmanın tek yolu, rabbinin lutfedip sana gönderdiği bu rehpere sarılmak, hayatını ona göre düzenlemektir.

Bu ilahi haberlerin en sonuncusu Kur an.

Muazzam bir kitap, mucizeleri saymakla bitmez bir hitap.

İndiği zamanı kuşatan ve zamana yön veren, her devrin insanının anlayacağı bir üslupla seslenendir. 1500 sene önce çöl bedevilerine hitap eden Kur an, öylesine örgün ve kurgulanmıştır ki, aynı kelimelerle mucizevi bir şekilde bu gun ve gelecekteki bilim insanlarına da seslenmekte ve yol göstermektedir.

Aynı kelimelerle kozmozun henüz keşfedilmemiş ilahi kanunlarına da işaret edilmektedir. Yine aynı kelimeler insanın sosyolojik, kültürel, tarihsel yönleri ile biyolojik, fiziksel ve daha birçok yönüne de işaret etmektedir.

Kur an öyle mucizevi bir kitaptır ki, aynı kelimelerde insanın duygularını da anlatır. İnsan ve kainatın geleceğinden de haber verir.

Aynı kelimelerle insana rehberdir, öğüttür. Aynı kelimelerde geçmişten ibretlerde vardır.

Kur an bir başka açıdan da olağan üstüdür. İnsan o nu, hem kendine yaratıcısından gelen bir öğüt ve yol gösteren rehper olarak okur. Hem de o nu yaratıcısına okur.

Bir niyaz, bir nida olarak. O aynı zamanda rabbe nasıl gidileceğini de bildiren bir rehperdir. Saymakla bitirilemez mucizelerini hep aynı kelimeye gizlemiştir.

Kur an, istiyene kurtuluş reçetesi olurken, başka bir istiyene de azgınlık ve felaketinin reçetesi olmuştur.

İstiyen ondan insan doğar, tanrının halifesi arz uzerindeki golgesi olur.

Kimi de ondan şeytan doğar, iblisin arz daki halifesi olur.

1500 sene evvel bu haberi okuyan ilim sahipleri zaman ve zeminlerine uygun ogut ve bilgileri buradan cikarmislardir. Simdi de aynı haberi okuyan insanlar çok farklı şeyler görup mevcut zamana, zemine uygun ogut ve bilgileri cikarmak zorundadir. Kur an her çağda yaşayan ve yeniden okunan ilahi mesaj. Yeterki insan rabbinden gelen ve ilk öğüt olan oku, hitabını idrak edebilsin. İnsan henüz, evrende bir noktalık bilginin sahibidir. Okumanın sonu yok, zira bilginin kaynağı Allah tır. Sonsuz ilminden damla damla almaktır vazifemiz Sonsuza dek sürse, gene de bitmez ilahi bilgidir. Nitekim ilahi mesajin icinde şöyle bir ifade bulunur.

// Denizler mürekkep ağaçlar kalem olsa, rabbinin kelimeleri tükenmeden onlar tükenir// lokman 27

 

Çok enteresan ve çok muazzamdır varlık aleminde ki (kozmozdaki) ilahi denge.

İnsanı hem hayran bırakır, hem de ürperti verir.

Evren adeta sonsuz kere sonsuz boyutlu bir hologram gibidir. Kur an da bu sonsuzluklar aleminin rehperi. Allah ın ayetleri, Allah ın isimleri, hepsi sonsuzluklara uzanan ve her biri ayrı ayrı sunsuz boyutlu hologramlar gibi. Bir evrene bakın içinde sonsuzluklar saklı. Bir yıldıza bakın içinde sonsuzluklar saklı.

Bir dünyaya bakın içinde sonsuzluklar saklı. Dünyada bir insana bakın içinde sonsuzluklar.

İnsanda bir organ, onda da sonsuzluklar. Organda hücreler ve onda tekrar sonsuzluklar. Aklın ihata edemediği bu alem ve onu yaratıp kontrol altında tutan bir tek hukmedici. Bu sonsuzluklar deryasında bir minik insan. Ama Allah ın halifesi olan en şerefli yaratık o.

Hologram insanlığın keşfi. Farklı açılardan bakılınca üzerinde görünende farklılaşır. Herkezin gördüğü kendi baktığı açıya göredir ve doğrudur. İnsan henüz üç boyutlu yapabiliyor hologramı. Yani üç farklı şeyi bir şeyde gizliyebiliyor. Ya şu varlık alemi ve onun rehperi Kur an, sonsuz boyutlu holgramlar gibiler. Her görünenin içinde gene sonsuz bir hologram. Her bakışa, her zamana, zemine farklı bir ışık, ayrı bir mesaj adeta.

Tüm bu sonsuz kere sonsuzluklar tek olan Allah ta sona ermekte.

Tüm bu sonsuz yansımalar hepsi O tek ten.

İşte tam gerçeği anladım, bildim, artık tamam derken bir bakıyorsunuz ki sonsuzluk deryasında bir damlacıksınız. Tamamını idrak etmek ne mümkün, herkez elindeki bir damla ile hayatını sürecek. Ne mutlu o damlayı hak ile kullanana. Her insan bir damla ile bakar hayata, Allah a ve kainata. O damladan da hesaba çekilir. Nitekim her insan bir damladan gelmiştir bu hayata.

Kur an, bu sonsuzluk deryasına nereden, nasıl bakılacağını ve onu nasıl okumamız gerektiğini öğreten son rehper kitaptır. Çelişki gibi görünen, tezat zannedilen, yanlış diye algılanan bir çok şey işte bu farklı okumaların sonuçlarıdır ve çoğu doğrudur. Hepsi zamanına ve zeminine göre işe yaramış, ilahi dengeyi tesis etmiştir. İnsan var edildiği ilk andan, hesaba çekileceği son ana kadar, her an yeni bir boyutu, yeni bir ayeti daha keşfedecektir bu sonsuzluk aleminde.

Bir an gelecek tüm bu yansımalar, gölgeler son bulacak, kainatı aydınlatan nur sönecektir. İşte o an artık yansımaların, gölgelerin değil, insanın gerçeği okuma anı olacaktır.

İşte ey insan !

Senin vazifen, sana verilen hayat enerjisini, yaratan rabbinin istediği ve gösterdiği şekilde kullanmaktır.

Ne mutlu anlayabilene.

Ne mutlu anlamak isteyene.

 

Neredeyse 1500 sene önce yaratan tarafından, insana son ilahi ikram ve lutuf olarak gönderilen rehper kitabın uygulamalarına bakıldığında, maalesef bir çok hurafeler ve hatalar barındırdığı görülür. Tum ilahi mesajlar bu zulme maruz kalmistir adem evlatlarinca. Bu çetrefilli anlayış tarzı, bazen bilmeden, bazen bilerek yapılan eğip bükmeler, bazen de saplantilar ile, insanın mesaji anlamasını ve hayatına uygulamasını zorlaştırmaktadır.

İnsan fıtratı gereği, aceleci, tembel ve hazırcıdır. Elinde bulunan ilahi mesajla hayatı okumak yerine, okuyup bildiği iddia edilenlerden almaya çalışır. İşte bu zaaf onun hayat rehberi olan kitabı anlamamasına, dolayısı ile hayatın her anını ve alanını zorlaştırmasına sebep olmuştur.

Kendi kendine ve tüm mevcudata zulüm etmektedir, bilerek veya bilmeyerek.

Oysa ki her nefis, bu ilahi haberin muhatabıdır.

İnsan ilahi bir ruha sahip olduğunu ve yer yüzünde vazifeleri olduğunu unutmamalıdır.

İnsan için, o yer yüzünde tanrının gölgesidir denmiş. Doğrudur zira o, Allah ın halifesidir. Bu gölgeler aleminde, o da tanrının gölgesi olarak yön verir yer yüzüne ve yerdeki hayata. Tanrının adına imar eder yer yüzünü, O nun adına ikram eder iyilere, azap eder kötülere. Adeta arzın tanrısıdır gerçek ve tek ilah olan Allah ın izni ve yetkilendirmesi ile.

Allah ın yeryüzündeki tek muhatabı insandır. Meleklerin secde ettirildiği insan.

Ey adem !

Muhatap insandır, ne erkek, ne de dişi. Sadece insan!

Çok muazzam bir nurdur, Kur an dan insana her seda, her öğüt, her ikaz, her müjde.

Tüm ilahi haberler, bazen açık, bazen mecazi, ama hep aynı hitapla başlar.

Ey insan !

Bu ilahi haberin hiç bir yerinde ey erkekler, ey kadınlar diye bir hitap bulamazsınız.

Kur an ademi erkek kadın diye iki ayrı muhatap görmez.Tek bir candır ve ona seslenmiştir.

'' Ben arz üzerinde hilafeti tesis edecek bir beşer halk edeceğim'' bakara 30

diyen Allah, bir oğul ya da bir kız yaratacağım dememiş, cinsiyet belirtmemiştir.

'' Seni bir damla atık sudan yaratan, sonra şekillendiren rabbine hamd et '' derken, dişi ve erkek, ikisininde var oluşu başlangıcı aynıdır. (Alak, kiyamet, vakia, nahl, insan, enbiya, furkan, secde, mumin)

Allah, basit tek hücreli, şuursuz bir varlıktan yarattığı bu beşerin cinsiyeti ile ilgilenmez. Onun insanlığa yükselmesi için gereken şekillendirme ile ilgilenir. Balçığın neredenliği önemli değildir, o balçıktan ne yapılacağı ve nasıl yapılacağındadır önem. Aynı bir ustanın basit bir çamura şekil verip sanat eserleri yaratması gibi, Allah sonsuz kudreti ile şekil verir insanın bu ilk çamuruna.

En ahmak olanın dahi anlayacağı bir dille ifade eder kendini Kur an

ve en dahinin bile gözlerini kamaştırıp, yorgun bırakır mucizevi ifadeleri ile Kur an.

Dişilik ve erkeklik ilahi düzenin işleyişi için konmuş bir kanundur. Arz üzerindeki hayat döngüsünde olması gereken bir özelliktir.Tüm canlılar dişi ve erkektir. Hatta cansız eşyada dahi bu kavramları kullanırız. İki özelliğinde var oluş amaçlarına uygun yaşam alanları ve görevleri vardır. Malesef insan bu ilahi dengeyi, şeytani yaklaşımlar ile erkek menfaatinden yana ve erkek ihtiraslarına uygun olarak bozmuş, fıtrata ve hayata zarar vermiştir. Şimdi kadınlarda aynı hatayı yapmaktadır.

Bakara29: '' O her şeyi sizin için yarattı'' Bakara30: '' Arz üzerinde halife yaratacağım''

Bunlar gibi daha birçok mesaj ile muhatabın insan olduğu vurgulanmıştır. Buna benzer haberler tüm ilahi mesajlarda aynıdir ve doğrudur. Zira, aksi bir durum yaratan ile yaratılan ilişkisine de uymaz.

Allah ın yarattığı bir tek sperm hücresinden, mucizevi bir varlığa dönüşebilen insan. Kendine verilen hayat süresi içinde meleklerin secde ettiği, arz üzerinde hakimiyet tesis eden, orada tanrının isimlerini açığa çıkaran, adeta Allah ın yer yüzündeki gölgesi gibi, tüm ilahi sıfatlarla donanıp orayı imar ve ıslah eden olabilmektedir.

Kimi erkek kimi dişi olan bu kutsal yaratık, işte böyle çok büyük bir görev ve sorumluluğun sahibidir. Bu görevi yerine getirebilmesi ve sapmaması, saparsa da tekrer doğru yolu bulması, doğru hayatı yaşaması için rabbi tarafından devamlı kontrol altında tutulup, yardım almaktadır. İşte Kur an, Allah ın insana son mesajıdır.

Hayatı hatalı bir okuma; neredeyse 1000 yıllık, fıtrattan sapmış bir inanış. İslam olduğunu ifade eden ama bir türlü bunu başaramayan insanlığın Kur an a eksik bakışlarının ifadesi.

'' bir lokma bir hırka, dünya kafirin ahiret müslümanların vs.......'' daha birçok hurafe.

İlahi mesaja Allah ın yardımı ile değil de başka fısıltılar ile bakışın neticesi, ve işte bu gün imar etmekle yükümlü olduğumuz yeryüzü ve hayatı getirdiğimiz durum.

Oysa Kur an, ilk hitabı oku ile bunu geçersiz kılar.

Sad32, bakara29-30 ve daha birçok ayet ile bu anlayışı geçersiz kılar. Bu hatalı algı insanın yer yüzündeki vasfını ve hayat döngüsünü zayıflatır, aldanmasına ve şeytani dürtülerine alet olmasına sebep olmuştur.

Kur an mesajını insana heber veren, öğreten ve bizatihi yaşayarak örnek olan son nebi,

''Hiç ölmiyecek gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi de hesap için çalış, hazır ol'' demiştir.

Ey Allah ın arz üzerindeki eli ve ismi olan insan !

Vazifen çok ağır, bu miskinlik vesveselerine kanmamalısın. Aksi halde kainatın dengesi bozulur, kafirler ve şeytanlar senin ile birlikte tüm varlık alemini perişan ederler. Ey insan zarar gören, kaybeden sen olursun.

Rabbin okumanı istiyor tüm kainatı oku.( Allah in isimlerini oku )

Her insan kendi kabiliyetince okumakla ve yaşamakla mükelleftir.

Zilzal 7-8 de bu durumu heber veren güzel bir ilahi mesajdır insana.

'' Zerre miktar hayır yapan karşılığını alır, kim de zerre miktar şer yaparsa karşılığını alır''

Allah ın dinine, yani hayata yardım eden insan kerem rabbinden karşılığını görecektir. Allah a küfreden yani hayatı ve varlığı bozan her insan da, rabbinden bu kötülüğünün karşılığını bulacaktır.

Mucize kelime Kur an, 23 yıl gibi uzun bir süreçte tamamlanmıştır. Bu durum çok enteresan ve mucizevi bir durumdur. İnsanlık bu duruma gereken dikkati verememiştir. Oysa bu uzun süreç, başlı başına bir rehperdir insanlığa, yaratıcısından ikram olarak. İlahi kudretin bir anda veya kısa bir sürede resulünün aklına yükliyebileceği bir mesaj, bir ömür sürdürülmüştür. İnsanlığa örnek olsun diye. Son nebi ile gönderilen son kitap olduğu bildirilmiştir yaratan tarafından. Bu mesaj insanla birlikte yaşamış onunla hayat bulmuş ve ona hayatı göstermiştir adeta. Adeta yaratan demiştir ki, git aralarında yaşa, bir ömür sür. Okusunlar, şahit olsunlar, korksunlar, ibret alsınlar, öğüt alsınlar. Müjdeler ver onlara seninle hayat bulsunlar. İnsanlar sadece sözden anlamadı, bu sefer hayat olarak yaşa aralarında, yaşamı film gibi seyrettir onlara. Kur an ve onu tebliğ etmekle görevli son nebi, bir ömür boyu her şeyi meydanda ve kayıt altında canlı canlı örnek yaşantıyı göstermiştir tüm insanlığa. Ama maalesef nebinin görevini bitirip hayatını rabbine iade etmesinden sonra insanlık nefsine, şeytanına ve ihtiraslarına mağlup ulmuştur yeniden.

Elindeki rehperine ve içindeki ilahi fıtratına ters, yaşam sürmeye başlamıştır yeniden. Bu son ilahi mesaj Kur an, insanlığın içinde, canlı örneklerle göstermiştir hayatı. Kur an, öğüt olmuştur tüm insanlığa, hem de tarihi önlerine seren bir ibret tablosudur. Kur an hem indiği zamanı ve zemini düzenlemiştir.

Hem de gelceği aydınlatan bir nur olmuştur aynı zamanda. İnsanlığa doğru yaşantıyı gösteren, hayatı ve varlığı düzene sokan, bozulmaları gösterip tekrar düzen kurduran bir kaynaktır insanlığa.

Allah Kur an ile tüm bunları yaparken tek muhatabı insandır ve insanın aklına işaret eder. Onun ilahi bir meleke olan bu özelliğini kullanmasını ister.

Ona sorumlulukları olduğunu, kendine bahşedilen hayatın amacı olduğunu,

tüm mevcudatın bir ahenge, kurala (kadere) tabi olduğunu bildirir. Ondan hesap sorulacağını hatırlatır. İnsana hayatı süresince nasıl bir yaşam formu içinde olmasi gerektigi gösterilir. Hayat enerjisini dogru kullanan ve doğru bitirenlere, güzel karşılıklar verileceği bildirilir. Aksine sorumluluktan kaçıp, hayatı bozanların ise, cezalandırılacağı haber verilir, ikaz edilerek korkutulur. İnsanlığın içinde yaşadıgi zamanin ve zeminin sonlu olduğu, her şeyin bir kader ile hayat bulduğu bildirilir. İnsanın da bu şuurla hareket etmesi istenir. Yeryüzünde var oluş süresini tamamlıyanların, hesap vermek ve hak ettiği karşılığı almak üzere, tekrar hayat bulacağı haber verilir. Bu hesap sonucunda insanın yerdeki hayatının karşılığı ne ise ona göre yeniden hayat bulacağı ve bu hayatın nasıl olacağı örneklendirilir.

Allah Kur an la insanlığa bu rehperliği yaparken, onu şekillendirip, secde edilen halife insan haline getirecek öğütleri verirken, şiirsel ifadeler ve mucizelerle dolu cümleler kullanmıştır kitabında. Hem nuzül süresince içinde bulunduğu toplumun anlayıp konuştuğu deyişler ve ifadelerle anlatmış öğüt vermiştir, hem önceki ilahi mesaj ve toplumların kullandığı ifadelerden örneler bulundurmuştur. Hem de tüm insanlıkça kabul görmüş insanlığın ortak kültürü olmuş ifadeleri kullanmıştır mesajında.

Çok ilginçtir Kur an ın söz dizilimi, hitabet tarzı, yol gösteriş biçimi. O tek bir cümle ile hem indiği ana seslenip onu düzenlemiş, hem de tüm zaman ve zemine seslenip düzenlemiştir.

Kur an şahıs, zaman ve zemini önemsemez, özel bir şahıstan, zaman ve zeminden bahsetmesi sadece yol göstermek öğüt vermek içindir. Hiçbir varlığı kutsayıp büyütmez, ululamaz. Alimlerin Kur an da özel şahıslar aramaya çalışması hatadır. O bir kavmin, bir milletin, bir kabilenin özel kitabı deyildir. Kur an, zamanlar, zeminler, şahıslar üstü bir öğüt, bir rehperdir tüm insanlığa. Onda bir milleti aramak bir kavme işaret bulmak bir tarihe atıfta bulunmak hatadır. Bu hata O nu tüm zamanlardaki, tüm insanlara hitap eden ilahi mesaj olmaktan çıkarır. Tüm ilahi mesajlar böyledir.

İşte bu sebeplarden dolayı 23 yıl boyunca sürmüştür vahiy, bir ömür canlı canlı Kur an ve onunla hayat nasıl bulunurmuş görsün tüm zamanlardaki insanlık. Fıtratları bozulmuş, eğitimsiz, çağın gerisinde yaşayan bir milletin, Kur an ile nasıl hayat bulduğuna şahit olsun istenmistir. Allah bu vahiy sürecini tüm hayata yaymıştır. Hayatın her alanında vahiy vardır, çünkü din hayatın tamamıdır. Gunumuzdeki gibi belli folklorik ifadelerden olusan bir tiyatral oyun değildir. Din canlıdır, din candır, din hayatır. Yaradanın bir damla sudan yarattığı şerefli varlık insana seslenip ,yol gösterdiği ilahi mesajın,sonsuz kere sonsuz seslerinden, belki bir tanesinin seslendirilme çabasıdır çabam.

Ne mutlu Allahın yaratıp şekil verdiği insan olabilene.

Veyl olsun rabbine küfredip iblis olarak ölene.

İman etmek ( inanmak ) zor, islam ( teslim )olmak kolaydir

İman etmek teslim olmaktan farklıdır. İnsan inkar edemiyeceği kadar açık ve kesin deliller görür, bunların doğruluğunu tasdik eder (teslim olur) ama iman etmez. Nasılki bir mücadelede karşımızdakinin gücü ve bilgisi bizden fazla ise bunu görür kabul eder ve sonunda teslim oluruz. Ama karşı tarafa geçmeyiz, gene kendi mücadelemizde devam ederiz. Çünkü teslim olduk ama iman etmedik yani ona inanmadık.

Allah ın öğütlerini görürüz, ikazlarını biliriz, hatta mesajlarını ezberleriz harf harf, doğruluğu karşısında da teslim oluruz sonunda. Tüm bunlara rağmen iman etmiş, inanmış sayılmayız. Zira bir şeyin doğruluğunu kabul etmek tasdiklemek başkadır, iman etmek, inanmak başkadır.

Tasdikleyip teslim olduğunuzu hayatınızda göstermiyorsanız iman etmemişsiniz demektir. Kur an da arablara, (nedense bedeviler denmis tum meallerde, araplar gucenmesin diye her halde ama bu ayet, ben yazmadim ki) onlar üzerinden de tüm insanlara yapılan bir ikaz ve yol gösterme vardır.

'' arablar iman ettik dediler, hayır iman etmediniz. İslam oldunuz, daha iman kalbinize yerleşmedi'' Hucurat 14

 

Mesela gıybet, yalan, hirs, benlik, ilim sahipleride dahil tum insanligin ayibi durumundadir. Vazgecememektedirler bu fiillerden. Bunlarin Allah tarafından şiddetle kınandığını biliriz, bizde çirkin görürüz, ama bu fiillerden vaz geçmemiş isek iman etmiş sayılmayız.

İnsanın Kur anı doğru kabul etmesi hatta onu ezbere bilmesi, ilahi mesajlarla ilgili ilim sahibi olması, bunların Allah tan insana yol gösteren haberler olduğunu tasdik etmesi iman ettigini gostermez.

İman çok daha farklı bir yapıdır. Bir çok insan idrak eder, kabul eder ve bunu dili ilede ikrar eder. Lakin gönülden gelen bir inanış, tatmin oluş (mutmain olmak) başkadır. Yaşantımıza dökülmeyen, hayat amacına dönüşmeyen tüm bilgiler, kabul edilmiş, ikrar edilmişliğin ötesine geçmez. Hatta bazen zahiren kabulden sonra hayatımıza da almış gibi davrandığımız olur, bir çok güzel iş ve eylemlerde bulunuruz. Ama gönülden bir inanış olmadığından bu eylem devam edemez bir süre sonra vaz geçilir veya zorluklar karşısında bırakılır.

Imanin enerjisi sonsuzdur, tasdik ise sonsuza goturmez tukenebilir. Peygamberleri hepimiz biliriz, sözlerini doğru kabul ederiz. Kutsal kitapları hepimiz biliriz, mesajlarını doğru kabul ederiz. Hatta, Allah ın varligini kesin diye biliriz, kudretini evrende görür ve kabul ederiz. Daralinca yardim isteriz. Bu bilip kabul etmeler, doğruya teslim olmalar, diğer ifadesi ile islam olmalar hiç bir fayda vermez. Hayatımızı islam oluşa, kabul ediş, tasdik edişe göre düzenlemiyorsak iman etmemiş sayılırız. Kur an ın ifadesi ile daha sadece islam olduk, iman henüz kalbimizde bizi tatmin etmiyor demektir. Bu sadece kutsal kitaplar için geçerli bir kanun değildir. Bu ilahi bir hayat düsturudur.

İnandığımız şeylere nasılda ihtiras ile sarılırız. Hatta doğru mu yanlış mı diye kontrol bile etmeyiz. Yani teslim olmayı diğer ifade ile islam olmayı bile beklemeyiz. Yeterki iman edelim, ölümüne sahipleniriz.

Çok enteresan bir yaradılış mucizesidir insanin bu durumu. İnsan, fıtratındaki bu özellik sayesinde önü alınmaz bir tanrısal kudret olabildiği gibi, yine önü alınmaz bir iblise de donusebilmektedir. Iste mesajlar bu ozelligi de duzenlerler insanda.

İnsan hayata nereden bakar ve ne görmek isterse onu görür ve onu yaşar.

Talebi Allah olan yanında ve gönlünde Allah ı bulur. Hayat boyu tanrının gölgesi olur.

Talebi Allah olmayan yanında ve gönlünde şeytanını bulur. Hayat boyu iblisin gölgesi olur. İşte nebiye ilk iman edenlerin üstünlüğü buradan kaynaklanır. Onlar islam olmaya vakit bile bulamadan hemen iman ettiler. Öyleki nebiyyi gördüler, getirdiği dinin ne olduğunu bile anlıyamadan onun bir emri ile savaşa gittiler.

İslam olacak vakitleri olmamıştı ama iman etmişlerdi onlar. Allah a elçisine ve getirdiği habere.

Evet onlar cahildi, kabile hayatı yaşıyorlardı, çöl insanlarıydı çoğu, dönemin modern milletleri olan bizans veya doğu imparatorluklarında yaşamıyorlardı. Bilimle alakalarıda yoktu onlar kadar.

Ama onlar iman etmişlerdi. Enteresan bir enerjidir iman.

İnsana ozel bu güzel haslet bile, şeytanca düşünen, iblise yoldaş olan bir kısım insanların elinde maalesef eğilip bükülerek ihtiraslar, basit menfaatler uğruna kötüye kullanıldı.

Kimi ilahi lutuf olan insandaki bu iman etme özelliğini alıp yer yüzünü kana buladı ihtirasları adına. Kimi bu mucizevi hasleti aldı din adına kullandı insan hayatının yegane kaynağı olan mesajlarıda bozarak onu din diye hurafelerin peşine taktı.

Allah ın şekillendirdiği insan olmak; Iman etme hasletini dogru kullanabilmektir.

Meleklerin secde ettiği, iblisin yenildiği, diğer bir ifade ile mu min olmak, çok ağırdır. Söylerken oldukça kolay telafuz edilen kabul etmek ve iman etmek, oldukça ağır ve büyük bir sorumluluktur insan üzerinde.

Ahzap 72 bu durumu insana şöyle haber vermiştir.

'' Ancak teklif ettik gök yüzüne, yer yüzüne ve dağlara bunu yüklenmeyi, onlar bu yükü kabul etmekten imtina etti, lakin insan yüklendi, ancak cahil bir zalim oldu''

Evet insan olmak kolay degildir, ancak, Allah sonsuz rahmeti ve keremi ile sadece insana lutfetmiştir iman hasletini. Gönderdiği elçiler ve kitaplar ile Allah ın verdiği hayatın günlerinde, diğer ifade ile din günlerinde nasıl bir hayat süreceğini, neler yapması gerektiğini açık ve net olarak bildirmiştir adem evlatlarina.

Aslında her şey o kadar açık ve net ortadadır ki, insana düşen sadece kabul edip inanmaktir. (yaşamaktır)

Ondan sonra kalan tüm iş ve oluşlar Allah a aittir.

O, sizin goren gozunuz tutan eliniz olur.

Ne kendimizi tanıyoruz, ne hayatı, ne de Allah ı

Ne kendimize inanıyoruz, ne hayata, ne de Allah a

Allah a iman etmeden kazanılan her bilgi, keşfedilen her ayet, azgınlık, şımarıklık ve ihtirasın artmasına vesiledir. Bu nedenle hebaen mensura olurlar furkan 23

Allah, elçileri, kitapları ve ilim sahipleri vasıtası ile, zayıf, bencil, cahil, ihtiraslarının peşinde sürüklenen insanı içinde bulunduğu çamurdan alıp, Kur an da haber verdiği konumuna, meleklerin secde ettiği, iblisi mağlup eden, yer yüzünün halifesi insan konumuna getirmek ister. Kainat bu amaca hizmet için vardır. Tüm elçiler, kitaplar, ilim sahipleri insana hizmet için, ona yol göstermek için gönderilmiştir.

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol